9-Gerçeği görmek için etraflarına bakmazlar ve bakamazlar. Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişizdir. Kendilerini sarmışızdır da artık baksalar da görmezler.
10-Onun için Onlara karşı birdir de ha korkutmuşsun kendilerini, ha korkutmamışsın imana gelmezler.
11- Ancak o kimseyi korkutup uyarırsın, yani çoğunluk öyle olmakla beraber, sen yine herkesi de uyaracaksın, çünkü uyarmanın o kimselere faydası olur, o kimseleri sakındırır, korundurursun ki zikri (Kur'ân)ı takip etmekte; kitabı, Kur'ân'ı gerçekten düşünerek v i rd emekte, nasihat dinlemekte ve Rahman olan Allah'a gayıbda korku beslemektedir. Yani ahirette olacağı gibi henüz huzuruna varmış olmayıp, gıyabında bulunduğu halde, O'nun yüceliğini ve büyüklüğünü sayarak azabından korkar, Rahmân'dır diye rahmetine güvenip aldanmaz. "Kullarıma haber ver ki ben çok bağışlayıcı, çok merhamet edeyim. Benim azabım da o acı verici azabdır." (Hıcr, 15/49-50) buyurduğunu hesab eder, emirlerini tutar. Yahut kendi gaybında içinden, yani yalnız görünürde değil, Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği kalbinin iç yüzünden korku duyar. Hangi kavimden olursa olsun. İşte onu hem bir bağışlanma, hem de şerefli bir mükafatla müjdele. Mağfiret ve ecr'deki tenvinler tefhim (büyüklük) içindir. Yani hiçbir günah bırakmayıp ör t en geniş, önemli bir mağfiret (bağışlanma) ve hiçbir minnet ve eksikliği olmayan şanlı, şerefli güzel bir ecir ile müjdele. Demek ki, peygamberlik yalnız korkutmak için değil, hem de böyle büyük müjde ile müjdeleme hikmeti içindir. Bu korkutma ve müjdelem e nin asıl sır ve hikmeti ise şudur:
12- Gerçekten biz
biziz. Bilinmektedir ki, Allah Teâlâ'nın "biz" buyurması büyüklük ve yücelik
içindir. Yani büyüklük şanımız olan biz, güç ve kuvveti bilinen Allah'ız, yahut
biz başka değil, yalnız biz ölüleri diriltiriz ve önceden gönderdikleri şeyleri;
hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü bütün amelleri ve eserlerini, yani geriye
bıraktıkları faydalı veya zararlı eserlerini, gerek okuttukları ilimler,
yazdıkları kitaplar, yaptıkları vakıflar, medreseler, mescidler, mektebler,
yollar, çeşmeler, köprüler, hastaneler, çeşitli imaretler gibi hayır ve hasenat
kuruluşlarını ve gerek zulüm ve düşmanlık kanunlarını tesis, günah ve isyan
örnekleri tertib eden fesat ocakları gibi uğursuz şer ve kötülüklerini ve hat t
a bütün izlerini ve gölgelerini yazarız, adlarına, hesaplarına geçiririz. Sahih
bir hadiste rivayet edilmiştir ki: "İnsan öldüğü zaman şu üçten başka bütün
ameli kesilir: Sadaka-i cariye (devam eden sadaka), kendisinden faydalanılan
ilim, ona dua eden salih evlat." Demek ki, bu hadis-i şerif kalacak hayırlı
eserlerin kısımlarını açıklamıştır. Âyet bunların zıddı olan kötü eserlerin de
yazılacağını açıklıyor. Ve zaten her şeyi önce açık bir kütükte, bir ana
kitapta, yani Levh-i mahfuz'da sayıp yazmışızdır. Yani her şey, oluşundan önce
Allah'ın ilminde belli olup Levh-i mahfuz'da bütün sayısıyla zabtedilmiş olmakla
beraber, olduktan sonra da bütün izleri ve gölgeleriyle yazılır ve insanlar bu
şekilde yaptıklarından sorumlu tutulur. Böyle korkut ve müjdele.