272-Zekat yalnızca
müminlere verilir. Çünkü o soyut bir ihsan değil, belli bir hak olan borcun
ödenmesidir. Fakat buna kıyas edilerek sırf ihsan demek olan nafile sadakalar da
böyle zannedilebilirdi. Nitekim rivayet olunduğuna göre Hz. Ebu Bekr'in kızı
Esma (r.anha)nın anası Kuteyle ile ninesi müşrike oldukları halde Hz. Esma'dan
bir şey istemek için yanına gelmişler; o da Resulullah'dan izin almadan size bir
şey vermem, çünkü siz benim dinimde değilsiniz, demişti. Bir de Ensar'dan bir
kısım insanların, Beni Kurayza ve Beni Nadir yahudilerine yakınlıkları vardı.
Böyle iken onlara sadaka vermezler ve müslüman olmadığınız sürece size birşey
vermeyiz derlerdi. Bir rivayete göre, müslümanlar arasında fakirlerin çoğaldığı
bir sırada, Hz. Peygamber, müslümanl a rı müşriklere sadaka vermekten menetmiş
ve müşriklerin ihtiyaç yüzünden İslâm'a girmelerini arzu etmişti. Bu sebeplerden
biri veya hepsi dolayısıyla şu âyet inmişti: Ya Muhammed! Onları bilfiil
hidayete, doğru yola getirmek üstüne görev değildir. Sen an c ak kötülüklerden
sakındırmak, iyiliğe irşad ve teşvik etmeye memursun. Bilfiil hidayete, yani
kalblerde hidayet yaratmaya gelince, onu sen yapacak değilsin, ve lakin Allah,
her kime hidayet dilerse, ona bilfiil hidayet de nasip eder. Yol gösterdiği
gibi, yola da iletir; o yolda ona güç verir, başarı ihsan eder. Düşünce nasip
ederek gönüllerini hidayete yöneltir ve onların gönüllerinde hidayet sevgisi
yaratır. Ve siz her ne hayır, yani hayır adına her ne mal infak ederseniz
kendiniz içindir. Hayrın ve i nfakın sevabı alana değil, yapana aittir, size
aittir. Muhsin olacak, o ihsanın ecrine erecek olan sizsiniz. Bundan dolayı
kendi menfaatiniz için sadaka verdiğiniz kimselere minnet yükleyip eza etmeye
hakkınız olmadığı gibi, başka dinden olduğu gerekçesiy l e müşriklerin
fakirlerine sadaka verilmesini engellemeye kalkmanız da doğru değildir. Siz,
yani sen ve ümmetin, hele hele ashabın Allah'a sunulmak arzusundan başka bir
maksatla veya O'nun rızasını gözetmenin dışında başka bir amaçla infak da
etmezsiniz. O halde insanları, Allah'ın herhangi bir kuluna sadaka vermekten
nasıl engellersiniz veya Allah'a sunulmaya layık olmayan kötü bir şeyi nasıl
verirsiniz? Siz herhangi bir hayır, bir mal infak ederseniz, o, nihayet size kat
kat sevabıyla birlikte fazlasıy l a geri ödenecek, siz hiçbir şekilde zulme de
uğramayacaksınız. Size kat kat fazlasıyla vaad olunan ecirlere ve sevaplara nail
olacaksınız. Allah'ın verdiği sözden dönmediğini, size ödenecek sevapta bir
eksik, bir noksan olmadığını göreceksiniz. Yahut böyle iyi niyete dayalı olarak,
hiç fark gözetmeksizin bütün insanlara yaptığınız iyilikler ve yardımlar
sayesinde siz hiçbir zaman zalimlerin eline düşmeyecek, zulme uğramaktan
korunmuş olacaksınız. Bundan dolayı gerek müslüman, gerek gayr-i müslim herhangi
bir fakire sadaka vermekten, verdiğiniz zaman da en iyisini vermekten
sakınmayınız. Madem ki Allah, mümin veya kâfir herkesin Rabbidir, madem ki
sadakalarınız Allah içindir; o halde mümine de, kâfire de Allah rızası için
nafile ve tatavvu' olarak sadaka v e rebilir, her ikisine verdiğiniz
sadakalardan ayrı ayrı sevap kazanabilirsiniz. Fakat en iyisi hangisidir? Ve
vermekle emrolunduğunuz farz olan sadakalar kimlerin hakkıdır?