2-BAKARA:
234- Bilindiği gibi bu
doğuşun bir de ölümü vardır. İçinizden vefat edip de geriye eşler bırakan
kimselerin hanımları da, kendi başlarına dört ay on gün beklerler, diğerlerine
nikâh edilmezler, süslenmezler, görücüye çıkmazlar. Sonra bekleme sürelerinin
sonuna erdikleri zaman, artık ke n di haklarında örfe göre, yani şeriatın
reddetmeyeceği bir şekilde yaptıkları hareketlerde, mesela süslenmek, evlenmeye
namzed olacaklara görünmek gibi iddet (bekleme süresi) içinde yasaklı
bulundukları kadınlık arzularını meşru şekilde açığa vurmalarında s ize bir
günah yoktur. Gerek toplum ve gerekse idareciler iddetten sonra bunları, bu gibi
meşru hareketlerden menetmeye kalkışmamalıdırlar.
İddetten sonra bunlar,
tercih hakkına sahiptirler. Ancak gayri meşru hareketler başka, o zaman iş
değişir ve siz gizli, açık, iyi, kötü her ne yaparsanız, Allah ondan
haberdardır. Amellerinizin iyisine iyi, kötüsüne kötü karşılık
görürsünüz.
İddetin hikmeti,
"Allah'ın, rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz."
(Bakara, 2/228) âyeti celilesinden açıkça anlaşıldığına göre, rahmin
temizliğinin ortaya çıkmasıdır ve bunda asıl olan da âdettir. Üç âdet,
çoğunlukla üç ayda meydana gelebileceği gibi, her kadın da âdet görür bir
durumda olmaz. Boşanmada kadının âdet görüp görmemesi de düşünmeye değe r bir
sebep olur. Bunun için boşanmada, âdet görenlerin iddetinin "kurû'" (temizlik
veya âdet hali) ile, âdetten kesilmiş olanların da ona bedel aylar ile olması,
sırf hikmet olur. Fakat ölüm, herkes için eşit bir sebeptir. Bundan kaynaklanan
ayrılıkta kadının âdet görüp görmemesinin hiç hükmü yoktur. Bundan dolayı vefat
iddetinin herkes için eşit ve peşipeşine olması da sırf hikmettir. Âdetten
kesilme gibi bunun üç ay ile takdiri, bu eşitliğe yeterli değildir. Bütün âdet
görenler açısından da eşitliği temi n için daha fazlasına lüzum olabilir. Aynı
zamanda ölüm iddetinin, boşanmadan daha fazla bir yas mânâsı taşıması da
yaraşır. Kadın için nikâh nimetinin yok oluşu, her halde sevinçle karşılanacak
bir olay sayılmamalıdır. Bununla beraber boşanmada teselli sebebi olacak bir
nimet yönü de düşünülmektedir. Ölüm ise, hiçbir kimse için ferahlık ve sevinç
sebebi değildir. Bunun tek tesellisi, "Biz Allah'ın kullarıyız ve gerçekten yine
ona döneceğiz." (Bakara, 2/156) imanıdır. Ölüm sebebiyle nikâh nimetinin yo k
oluşu, hassasiyeti ince ve iffet endişesi daha fazla olan kadın için boşanmadan
daha çok bir yas sebebi olması gerekir. Bu hikmetlere dayanarak denilebilir ki
ölüm iddetinin aylarla takdiri, âdet görenlerle görmeyenler hakkında eşitlik
teminini ifade ett i ği gibi; bunun dört ay on gün olması da çoğunlukla üç ayın,
üç âdete denk, geri kalan bir ay on gün de en azından rahmin temizliğinin ortaya
çıkması için bir ihtiyat ve durumu ortaya çıkarma olmakla beraber, ölüme ait yas
mânâsını ifade etmiş olma hikmeti y le de ilgili görünmektedir. Bu müddetin,
ceninin tam teşekkülü ve ruh üflenmesiyle ilgili bulunduğu da Eb'ü'l-Âliye'den
ve Hasan el-Basrî'den rivayet edilmiştir. Bununla beraber bu iddet müddeti,
Fıkıh bakımından "muallel" (bir sebebe bağlanmış) değil müt e abbed"dir (kulluk
ve Allah'ın emri gereği yapılacaktır).
Ana
Sayfa