15-Şüphe yok ki bu kötülükleri işitenlerin hemen kızgınlıkları kaynar ve onların acıklı azabı hak ettiklerini teslim etmekte hiç tereddüt etmiyerek, "kahrolsunlar!" diye bağırmak hususunda acele eder ve Cenab-ı Allah'ın hemen bunları yok etmesini veya "asınız, kesiniz" gibi bir emir vermesini hırs ile gözetir ve bu hırs ile bir an geri bırakılmalarını görmemek ister. İşte Cenab-ı Hak, İslâmî hassasiyeti n böyle heyecanlı bir dereceye geldiği nazik bir dakikada bütün bu heyecanı yatıştırma ve endişeleri ortadan kaldırmak için derhal buyuruyor ki: Allah onlarla alay ediyor ve daha edecek, yani kendilerini maskaraya çeviriyor ve daha çevirecek de. Böyle ka l p körlüğüyle şuursuzluk, dikkatsizlik, anlayışsızlık içinde şımarıklık etmelerine adeta medet ve yardım ediyor ve azgınlıklarına meydan veriyor, diğer deyişle körü körüne tuğyanlarında sürükleyip götürüyor.
Bu ilâhî alay cümlesinden olmak üzere bunlar a dünyada müslüman muamelesi yapılır, İslâm toplumu dışında tutulmazlar. Münafık olmayan gayr-i müslimler gibi âyinlerinde, dine mahsus hükümlerinde serbest değillerdir.
Münafıklara, gerek ibadet ve gerek muamelelerle ilgili dinî hükümlerin hepsi müslümanlar gibi tatbik edilir. Mü'minler bunlara dikkat etmeye, bu hususta gözlerini açıp mücahede etmeye, nizamı, hükmü ellerinde tutmaya yükümlüdürler. Bunda başlıca üç hikmet vardır: Birincisi İslâm'ın sabır ve sükunu, terbiyesinin yüksekliği, ruhî hoşgörüsüdü r. İkincisi bu sayede bunların İslâm muhitinde ve İslâmî hükümler altında yetişecek olan çocuklarından ciddi müminlerin yetişmesine imkan bırakmaktır. Üçüncüsü de bu münafıkları kalben iman etmedikleri ilâhî hükümlerin tatbikatına zorlamak suretiyle her an gönül azabı içinde bırakmak ve maskaralıklarının cezasını dünyada da çektirmektir. İlahî alaydan biri budur. Ahirete gelince "Doğrusu münafıklar, ateşin en aşağı tabakasındadırlar." (Nisa, 4/145) âyeti gereğince onlar, ateşin en aşağı tabakasında olduk t an başka, bunların orada da alay muamelesine maruz kalacakları, cennetin kapıları kendilerine gösterilip gösterilip de kapatılıvereceği hadislerde açıklanmıştır. Bu gibi muamelede Cenab-ı Hakk'ın "ben" ve "biz" gibi mütekellim (birinci şahıs) kipiyle hita p etmeyip de gâib (ortada olmayan, üçüncü şahıs) gibi "Allah'ın" buyurması, büyüklük ve ululuğunu açıklamak içindir. Mesela bir komutanın, emri altındakilere hitap ederek "ben şöyle istiyorum" demesiyle, "komutanınız böyle istiyor" demesi arasında ne büyük fark vardır.