138-Hıristiyanlar
çocuklarını "ma'mudiye" dedikleri sarımtırak bir suya daldırırlar ve buna
"ta'mid" yani "vaftiz" derler. Bunun da bir temizleme olduğunu söylerler ve ne
zaman birisi çocuğunu vaftiz ederse, çocuk için, "İşte şimdi hakkıyla Hıristiyan
oldu." derler. Buna karşı Cenab-ı Allah, müslümanlara buyuruyor ki, siz böyle
yukarıda anlatıldığı gibi tevhid ile, hiç fark gözetmeksizin iman ettiğinizi
söyledikten sonra şunu da ekleyiniz ve deyiniz ki; biz, Allah boyası olan ve
yaratılıştan gelen iman ile iman ettik, sudan imana, sun'î (yapay) boyaya tene z
zül etmeyiz. Allah boyasına bakınız, Allah boyasına, zira Allah'ın boyasından
daha güzel kimin boyası vardır? Maddiyatta, tabiatta ve bütün kâinatta, dikkat
ediniz O'nun boyasından daha güzeli var mıdır? Ağaçlara ve otlara, bütün
çiçeklere, bilhassa ins a nların simalarına ve göz renklerine şöyle bir göz
atınız, onlardaki doğuştan boya ile insanların sonradan sürdüğü sun'î boyalar
arasında kıymet ve güzellik bakımından ne kadar büyük fark olduğunu görürsünüz.
Özellikle insan bedenlerine sürülen ve yaratılışı bozan boyalar ne kadar arızî,
ne kadar çirkin ve mülevves şeylerdir. İşte maneviyatta, din ve ahlâkta da durum
böyledir. Din fıtrî bir din, iman ilâhî bir iman, temizlik doğuştan bir
temizlik, güzellik doğuştan bir güzelliktir. Sonradan elde edilen bütü n
temizlik ve güzellik, aslında doğuştan gelen güzellik ve temizliğin korunmasına
yöneliktir, sonradan ona ârız olmuş birtakım pisliklerin giderilmesine dönüktür.
İnsanları bir paçavra boyar gibi, renkli bir suya sokup çıkarmakla elde
edileceği sanılan ima n, sudan bir imandır, çok temelsiz bir dindir. Bunun ne
kıymeti var ki? İman ile dini bir boyaya benzetmek gerekirse, biz Allah boyası
olan bir fıtrî iman ile ve Allah tarafından boyanmış olmayı üstün tutarız. Maddî
ve manevi bütün temizlik çabalarımız ve g üzelliklerimiz hep ilk oluştan,
doğuştan gelen temelin muhafazasına yöneliktir. İslâm dini ve tevhid imanı,
insanların Allah tarafından boyanmasıdır. İman en güzel Allah boyasıdır. Ve işte
böylece biz ancak O'na ibadet ederiz, yalnızca O'na kulluk eyleri z. O'nun
kulları, O'nun köleleriyiz. Diğer bütün peygamberlere inanmamız, O'nun gerçek
peygamberleri olmalarından ve O'nun emirlerini bildirmelerinden dolayıdır. Yoksa
biz onları ilâhlaştırıp tanrı yerine koymayız. Hele hele hıristiyanların Hz.
İsa'ya yaptığı gibi, şirke sapmayız hatta kendi peygamberimize de tapmayız. Onun
hakkında da "Şahitlik ederiz ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Resulüdür." diyerek
kelime-i şehadet getiririz. nazm-ı celîli de yukarıdaki 'ya bağlı olarak âyetin
sonuna kadar emrini n mekûlü kavlinde dahildir. Aradaki âyeti ise cümle-i
mu'tarıza, yani ara cümledir. Şu halde ise "Allah bizi boyadı." meâlinde nın
mef'ul-i mutlakı mevkiinde bulunmaktadır. Bununla beraber "iğrâ" (teşvik etme)
babından olması da caiz görülmüştür.