192-Çünkü sen kimi cehenneme koyarsan onu rezil etmişsindir. Öyle ise bizi böyle olmaktan muhafaza et.
193- Ey Rabbimiz, bir münadi, bir davetçi işittik ve dinledik ki, "Rabbinize iman ediniz" diye çağırıyordu. (Bu çağıran Resulullah veya Kur'an'dır). Bu "nida" (çağrı), bizim kulaklarımızda, vicdanımızda tesirini gösterdi, çınladı. Âlemin yaratılışı nizamsız, hikmetsiz olmadığı içindir ki, bu nida (çağrı), bizde tesirini gösterdi, iman ve sağlam bilgi edinmemize sebep oldu, biz de iman ettik. Burada "zünub", kebâir (büyük günahlar); seyyiât (günahlar), sağair (küçük günahlar) ile tefsir edilmiştir ki, "Eğer büyük günahlardan kaçınırsanız kusurlarınızı örteriz." (Nisa, 4/31) âyeti de bunu teyid edicidir. Ve bizim ruhlarımızı ebrar (Allah'a yakın olanlar) ile beraber olarak al, yani bizi onlardan say, onlarla beraber haşret.
194-195- Ey Rabbimiz bütün peygamberlerine karşı bize vaad etiğin
vaadlerini de bize ver, biz bu çağırıcıya iman ederken peygamberlerin hepsine
iman ettik, hiçbirini ayırmadık. (Âli İmran, 3/179) buyurulmamış mı idi?
Günahlarımızı affet, kusurlarımızı örtecek itaatlar nasip eylede vaad edilen
yardımları, ecir, sevab ve saadeti ihsan eyle. "Bizi kıyamet günü rüsvay etme.
Şüphesiz Sen vaadinden caymazsın." İşte dan buraya kadar devam eden bu duaları
tekrar ederek düşünürler, kendilerinin halis kullar olduklarını anlatan bu
dualar, onların düşünce anındaki halleri ve düşüncelerinin hakim
başlangıçlarıdır. Bazı tefsirciler bunları hal yapmıyarak düşüncelerinin sonucu
gibi göstermek istemişlerse de, çoğunluğun açıklamasına göre bunlar kelimesinin
zamirinden haldir ki, o tam akıl sahiplerinin düşünce esnasındaki hallerini
anlatır. Doğrusu da budur. Çünkü bilhassa hükmü, tefekkürün sonucu olsaydı
düşünme mümkün olmazdı. Çünkü düşünmek, esasen mutlak bir hikmet inancının
sonucudur. Bu inancın kaynağına bu da, diğer ilk fikrî prensipler gibi bir fıtrî
(doğuştan) veya talîmî (öğretime ait) veya terbi-yevî (eğitimle ilgili) hüküm
olabilir. Asıl netice ise "fâ-i netice" ile başlayan şu rabbânî (ilâhî)
iltifattır. "Rableri de dualarına şöyle karşılık verdi: 'Ben içinizden erkek ve
kadın hiçbir hayır işleyenin işlediğini boşa çıkarmam..." Müminlerden bazısı
müşriklerin veya yahudilerin ticaret ve refah içinde oluşlarını, ferah, fehûr
seyahatler ederek refah içinde yaşadıklarını görerek, "Allah'ın düşmanları böyle
ferah içinde dolaşıyor, biz ise açlıktan, sıkıntıdan helak oluyoruz."
demişlerdi. Bunun
üzerine şu âyetler inmiştir: