182-Bu emir verilirken ilâhî adalet anlatılmak için şu da eklenecektir: Bu azab, önce kendi elinizle, yani kazanma gücünüzle yaptığınız sözlü, fiilî, i'tikâdî günahlar; bir de Allah Teâlâ'nın kullarına zulmedici olmaması sebebiyle ilâhî bir adalettir.
183- Bu, yukardaki ya sıfat olarak merbut (bağlı)tur. Zemm (kınama)
üzere nasb veya ref veya bedel olması da caiz görülmüştür. Bu âyetin iniş
sebebinde rivâyet edilir ki, yahudi reislerinden Ka'b b. Eşref, Malik b. Sayf,
Vehb b. Yahuza, Zeyd b. Manuh, Fenhas b. Azura ve Hüyey b. Ahtab gelmişler,
Resulullah'a: "Sen, Allah Teâlâ'nın seni bize bir peygamber olarak gönderdiğini
ve sana bir kitap indirdiğini iddia ediyorsun. Halbuki Allah Teâlâ bize, Allah
tarafından gönderildiğini iddia eden bir peygamber ateşin yiyeceği bir kurban
getirmedikçe kendisine iman etmememize dair ahid vermiş, yani böyle emir ve
tavsiye etmiştir. Şu halde sen bu mucizeyi gösterirsen seni tasdik ederiz."
demişlerdi. Bunun üzerine bu âyet indi. Bu ateşten maksad, gökten bir fışıltı
ile inen bir nâr-ı beyza (beyaz bir ateş), kurbanı yemesi de yakıp ateş haline
çevirmesi demek olduğu ve kurbanın kabulüne işaret olmak üzere böyle bir ateş
ile yakması geçmiş peygamberler zamanında yaygın bulunduğu da naklediliyor.
Fakat bu mucize olmadıkça bir peygamberin tasdik olunmaması, diğer deliller ve
mucizelerin dikkat nazarına alınmaması hakkında yahudilere ilâhî bir ahdin
bulunduğu iddiası, Hz. Peygamber'e iman etmemek için uydurulmuş bir yalan ve
iftiradan başka bir şey olmadığı da muhakkaktır. Çünkü bunun gayesi, bir
mucizesi olmasıdır. Ve Allah Teâlâ'nın sonsuz mucizeler yaratmaya kudreti de
malumdur. Şu halde buna diğer mucizelerden fazla bir kıymet verilmesi ve bunun
iman için ilk şart sayılması tam iftira olur. Bununla beraber bu kurban
meselesinin bir müddet cereyan edip İsa'nın dili ile nesholunduğu
(kaldırıldığı)da söylenmiştir. İşte Allah Teâlâ onların yalan, iftira ve
fikirlerinin iman etmek maksadıyla bir mucize isteği olmayıp, sırf kibirlenme
olduğunu çok belagatlı ve ince bir şekilde açıklamakla onları ilzam (susturmak)
için buyuruyor ki: Ey Muhammed, sen onlara şöyle söyle: "Benden önce size bir
çok peygamber açık açık deliller, mucizelerle ve o söylediğiniz kurban ve ateş
mucizesiyle geldilerdi." Zekeriya, Yahya ve diğer İsrailoğulları peygamberleri
gelmişler ve İsrailoğulları peygamberleri olmaları bakımından mucizeler arasında
bu söylenen mucizeyi de elbet göstermişlerdi. Siz sözünüzün delaleti üzere, bu
kurban mucizesi gösterilirse iman edeceğiz demekte doğru ve ciddi iseniz o
peygamberleri niçin öldürdünüz ya? Yani sizin dedeleriniz onları öldürdükleri
gibi, siz de bugün onların fikir ve yolunda bulunuyor ve onların öldürülmesine
razı oluyor, doğru buluyor ve kıymet veriyorsunuz. Hâlâ inat ediyor, o
peygamberlere iman etmiyor ve o öldürmelerden dolayı tevbekâr olmuyorsunuz.
Halbuki Muhammed Resulullah'a iman etmek için bütün bu peygamberlere iman etmek
şarttır. Siz onları tasdik etmeden ve o günahlara tevbe etmeden Muhammed'i
tasdik etmiş olamazsınız. Ve mademki onlar kurban mucizesini de gösterdikleri
halde hâlâ iman etmiyorsunuz, o halde çok açıktır ki, bugün istediğiniz bu
mucizeye yine iman etmiyeceksiniz. Buna göre ahid (anlaşma) davanız iftira
olduğu gibi, bu isteğiniz de yalandır. Bu iftirayı tasdik mânâsını içine alacak
bir mucize olamaz. Bugün böyle bir şey gösterilmiş olsa, iddia edilen anlaşmanın
varlığını tasdik demek olur. Allah Teâlâ bu iftirayı tasdik etmez ve siz
gerçekte o peygamberlerin peygamber olduğunu bildiğiniz halde, yakinen (kesin
bir şekilde) iman etmediğiniz gibi, bugün de öylesiniz. İşte Ey Muhammed, sen
onları Kur'ân'ın bu i'cazkâr cevabıyla sükuta zorla ve sustur, sakın üzülme,
çünkü: